Yeni tanıdığımız insanlardan ‘yeni tanıdığımız’ haliyle hoşlanmamamızın en büyük sebeplerinden biri o kişiye dair önyargılı bakışımız ve genel dünya görüşümüzün kaygılı olması olabilir. Dünyanın güvenli bir yer olduğuna yönelik algımızı pekiştirdiğimizde önyargılarımızın azaldığı ve diğerleriyle daha konforlu bir iletişim haline girdiğimizi fark edebiliriz.

Cesaret sadece bir şeyden korkmamak değil; aynı zamanda bir şeyden korkmak ama onunla yüzleşebilmektir.

İlişki içerisinde istediğiniz şey mümkün olmadığında ve yine de ilişkiye değer verdiğiniz için sürdürmek istediğinizde, kendinize partneriniz ve ilişkinizle ilgili anlattığınız hikayeleri araştırmak iyi bir fikirdir. Eşinizin niyetleri hakkında zihninizin ne tür düşünceler ürettiğini keşfetmek, duygularınızı kontrol eden “zorunlulukları” anlamak, ilişki tutumunuzla ve partnerinizle ilgili katı kurallarınızı ortaya çıkarmak ve bu katı kurallara alternatifler üretebilmek, daha huzurlu bir ilişki yaşamanıza yardımcı olacaktır.

"Bundan 20 yıl sonra yaptıklarınızdan değil yapmadıklarınızdan pişman olacaksınız. Bu yüzden topu çizgilerin dışına fırlatın. Güvenli limandan açıklara doğru yelken açın. Yelkeninize dolan rüzgarı yakalayın. Araştırın. Hayal edin. Keşfedin." Mark Twain

Tüm babaların ve baba adaylarının babalar günü kutlu olsun. Çocuklarını önemseyen ve sevgisini esirgemeyen babalar, iyi ki varsınız!

Acısız bir hayat yaşamak ne yazıkki mümkün değil. Acı, gerginlik, kaygı... Tüm bunlar hayatımızın birer parçası. Karar vermemiz gereken şey ise bu duyguları büyüyüp gelişmekle mi yoksa yerinde saymakla mı ilişkilendireceğimiz. Büyürken acı çekmek mi yoksa durduğumuz yerde acı çekmek mi?

Yaşadığımız zorlukların ne kadar dayanılmaz olabileceğinin belirleyicisi aslında biziz. Yaşadığımız durum ne kadar zorlu olursa olsun, o duruma dair düşüncelerimiz ve o konu hakkındaki fikirlerimiz bizim aslında nasıl hissedeceğimizin belirleyicisidir ve biz her ne olursa olsun düşünce ve duygularımızı düzenleme becerisine sahibiz.

“Bir durumu değiştirme imkanımız olmadığı zaman, kendimizi değiştirmek zorundayız demektir.”

Bütün insanlar sizin gibi olmayabilir, onların bazı özellikleri sizden çok farklı olabilir. Davranışları sizin için tuhaf ve kabul edilemez gözükebilir. Belki de diğerlerinin sizi çok mutsuz ediyor olduklarını düşünebilirsiniz. Diğer insanların size beklentilerinize uygun bir şekilde yaklaşmıyor olması mutsuzluğu kabullenmek için geçerli bir mazeret olmamalı. Mutsuz iseniz çözüm için kendinizle ilgili bir mücadele vermelisiniz. Başka insanları suçlamayı bırakıp sorumluluk alarak değişim için adım attığınızda mutluluğa biraz daha yaklaşmış olursunuz.

"Zihin bir sebep sunma makinesi gibidir ve yüzleştiğimiz zorluk ne denli büyükse, bu makineden çıkacak sebeplerin listesi de o denli uzun olur: neden yapamayacağımız, neden yapmamız gerektiği ya da yapmak zorunda olmadığımıza ait sebepler."

Bir meseleye kendini adamak demek, var gücümüzle mücadele etmek ve sonuna kadar iradeli ve başarılı bir şekilde ilerlemek demek değildir. Adanmış olmanın gerekliliği düştüğümüz yerlerde toparlanıp üzerimizi temizledikten sonra yeniden ayağa kalkıp yola devam edebilmektir.

İnsanların bize yaptığı eleştirilere o kadar da üzülmeyiz. Bizi asıl üzen şey diğerlerinin bize yaptığı yorumları özümseyip anlamaya çalışırken o yoruma yaptığımız eklemelerdir. 'Demek ki çok kötü bir insanım.', 'Çok başarısızım, hiçbir şey haketmiyorum.' gibi yorumları biz yapıyoruz. Düşüncelerinize odaklanıp diğerlerinin size yönelik yorumlarına ya da davranışlarına yaptığınız eklemeleri fark edip çıkarmaya ne dersiniz?