Sahip olduğumuz amaç ve değerlerin içinde bulunduğumuz toplumla olan uyumu 'olumlu bir hayat amacı' geliştirebilmemizde oldukça önemli bir faktördür. Bu noktada bir uyumsuzluk olduğunu gözlemliyorsak amaç ve hedeflerimizin gerçekçiliğini değerlendirip yeniden düzenlemek daha iyi hissetmemize yardımcı olur.

Duvardaki takvimin yapraklarının gittikçe azaldığını görerek üzülmek yerine, koparılan her bir yaprağı saklayarak, ifade ettiği günlerde yaşanan güzellikleri ve yaşanmışlığı düşünmek bize daima daha iyi gelecektir. Böylece olasılıklar yerine gerçeklere sahip olduğumuzu göreceğiz.

Hareketlerimizi değerlendirmek ve olumlu ya da geliştirilebilir olduğuna dair bir eleştiride bulunmak gayet işlevseldir ve gelişimimizin bir parçasıdır. Kendimizi ve kişiliğimizi yargılamak ise bize zarar veren ve özgüvenimizin zedelenmesine neden olan bir durumdur.

Her birimiz farklıyız, çünkü her birimiz farklı seçimler yaparız. Seçim yapıldığında hayat ileri gider ve seçim basit bir evet ya da hayıra dayanır. 'Bilmiyorum' demek de bir seçimdir. Ancak bu sorumluluktan kaçma seçimidir ve bu seçim hayatlarımıza sıkışmamıza neden olur.

Hayata anlam katma çabası, anlamsızlığın getirdiği anksiyeteden kurtulma isteğinden gelir ve bu çok doğal bir süreçtir.

10 Mayıs Dünya Psikologlar Günü!
Tüm meslektaşlarımızın, diplomalı ve gerçek psikologların günü kutlu olsun!

Birçoğumuz kendimizi öfke duygusuyla birlikte aşırı tepkiler verirken bulmuşuzdur. Böyle durumlarda biraz sessiz kalmak, nefesimizi düzenlemek ve kendimize, "neden öfkeliyim, öfkemin altında yatan başka bir duygu var mı, bana ne iyi gelir?" sorularını sormak hem ihtiyaçlarımızı fark etmemize yardımcı olur, hem de kontrolsüz tepkileri engelleyerek ilişkilerimizin sağlığını korur.

"İnsan olarak büyüyüp gelişmek istiyorsak eski ve tanıdık bölgemizden çıkıp, bilinmeyene doğru yol almalıyız. Ve bunu sadece bir kez değil, defalarca yapmamız gerekir."

Hata yapmayan insanlar gelişemez, büyüyemez, kendini bulamaz. Hata yapmanıza izin verilmeyen bir ortamda büyümeniz talihsizlik olabilir, ancak bunu fark ettiğiniz anda hata yapmaktan kaçmanın sorumluluğu sizin üzerinizdedir. Sorumluluğu alın ve bol bol hata yapın. Kim bilir, sonunda kendine güvenen bir birey olarak hatalarınızla gurur duyabilirsiniz.

Farkındalık seviyemiz arttıkça umutsuzluğun yoğunluğu da artar. Umutsuzluk yoğunluğu arttıkça da çözüm bulmaya daha çok yaklaşırız.

"Durup korkunun yüzüne baktığınız her deneyiminizden, güç, cesaret ve özgüven kazanırsınız. Tehlike korkuyla yüzleşmeyi reddedip, onunla burun buruna gelmeye cesaret edememekte yatar."

Özgüven bir çok kişi için bir amaç değil araçtır. Başarmak istediklerini başarmak, yapmak istediklerini yapmak, performansını arttırmak için birçok insanin elde etmek istediği bir meziyettir. Gözden kaçırılan şey ise şudur; özgüvenli olsaydım neler yapar neler başarırdım sorularının cevabını bulup, bunları gerçekleştirmek için harekete geçmeden, özgüvende bir kıpırdama beklemek gerçekçi olmayacaktır.