Özgüven konusuna değineceğim bu yazı serisinde, birçok insan tarafından zaman zaman sorun olarak görülen ve eksikliğinden şikâyet edilen bu kavramı bütün hatlarıyla ele almayı hedefliyorum. Özgüven konusunu ele alma sebeplerimi ise; kendini özgüvenli olarak tanımlayan bireylerin dahi ilgisini çekebilecek olması, hepimizin zaman zaman benzer kaygıları yaşıyor olması, aslında bu konunun korkulduğu kadar aşılamaz bir durum olmaması ve üzerinde çalışılarak geliştirilebileceğinin bilinmesi şeklinde sayabilirim. Tabi ki düşük özgüven problemini hızlı bir şekilde aşmak ve bir anda yüksek bir özgüvene sahip olmak pek de mümkün değil. Aslında özgüven, gelişimsel bir kavramdır ve bir sürecin eseridir. Zamanla şekillendiği gibi zamanla da gelişir. Bu konuda önemli diyebileceğimiz noktaların başında, özgüven hakkında yeterli bilgiye sahip olmak ve ona yönelik farkındalık kazanmak geliyor. Bu yazıda özgüvenin tanımı ve düşük özgüvenin bireylerde nasıl geliştiği konuları üzerine odaklanacağız.
Özgüven; benliğimizle ilgili sahip olduğumuz fikirler, kendimize yönelik yargılarımız ve aslında kendi değerimizin öznel değerlendirilmesi olarak tanımlanabilir. Düşük özgüven ise kendimize verdiğimiz değerin az olması, sahip olduğumuz değeri küçümsememiz veya kendimize yönelik yargılarımızın olumsuz yönde gelişmesi sonucu ortaya çıkar. Kısaca açıklamak gerekirse; düşük özgüven kendimizle ilgili olumsuz düşüncelerden kaynaklanmaktadır.
Bazı bireylerde bu olumsuz düşünceler sadece belli olaylar karşısında ve kısa süreli olarak gün yüzüne çıkar. Bu kişilerin kendi yöntemleriyle düşüncelerini düzenlemesi görece kolaydır. Bazılarımız için ise kendinden emin olamama durumu ve özeleştiri yaşamsal tecrübelerin birçoğunda tetiklenir ve öze yönelik işlevsiz ve olumsuz düşünceler yoluyla düşük özgüven süreklilik kazanabilir. Yaşam boyu karşılaştığımız her nesneye veya olaya karşı iyi veya kötü bir düşünce geliştiririz. Mesela; Son izlediğiniz film sizce nasıldı? Beğendiniz mi? İyi veya kötü bir film miydi? Filmle ilgili yorumları okuduktan sonra fikrinizin değiştiği oldu mu? Aslında hoşlanmadığınız bir insanla sonradan yakın arkadaş olduğunuz oldu mu peki? Tanımadan önce o kişiyle ilgili düşünceleriniz nelerdi? ‘Dünyanın en kötü insanı, o hiçbir şeyden anlamaz?’ ‘Bu kadar da anlayışsızlık olur mu canım?!’ Bu kadar keskin cümlelerle olmasa da birileri için benzer düşünceler aklınızdan mutlaka geçmiştir. Peki tanıdıktan sonra o kişiyle ilgili düşünceleriniz neler oldu? ‘Aslında o kadar da kötü değilmiş.’ ‘Düşündüğüm gibi değilmiş, ben yanılmışım.' Bu konuda bu kadar üstelememin ve bu soruları sormamın sebebi, özgüveni tanımlarken özgüvenin kendimizle ilgili geliştirmiş olduğumuz düşüncelere bağlı olarak şekillendiğini söylemiş olmamız. Yani yukarıdaki örneklere benzer şekilde, başkalarına yönelik düşüncelerimizle ilgili yanlış noktalar nasıl zamanla ortaya çıkıyor ve bu düşünceleri değiştirmenin yolu açılıyor ise kendimizle ilgili düşüncelerimiz de hatalı bir şekilde oluşabilir, benliğimizi tanımlayan içsel ifadelerimiz önyargılarımızla şekillenmiş olabilir ve aslında bu düşünceler değişebilir.
Düşüncelerimiz her zaman doğru değildir.
Düşüncelerimiz önyargılı olabilir.
Düşüncelerimiz değişebilir.
Peki kendimizle ilgili olumsuz düşüncelerimiz, kendimizle ilgili gerçekçi olmayan yıkıcı yargılarımız, yani aslında düşük özgüven nasıl ortaya çıkar?
Yaşam boyunca edinilen deneyimler bireylerin kendilerine ve çevrelerine yönelik bir bakış açısı geliştirmesini sağlar. Doğumdan itibaren insan hayatının bir parçası olan bu deneyimler, bazen ebeveyn, akran, eş gibi hayatımızın merkezindeki kişilerin söz ya da davranışları ile bazen ise deneyim sonrası ortaya çıkan başarı ya da kayıp gibi sonuçlar aracılığıyla olumlu ya da olumsuz olarak anlamlandırılır. Bu anlamlandırmalar, benliğimizi etkiler ve kendimiz hakkında yargılar geliştirmemize neden olur. Çocukluk çağında olumlu davranışları yeterince desteklenmemiş ve pekiştirilmemiş, istenmeyen davranışları ise sürekli cezalandırılmış ve yanlış şekilde ele alınmış kişilerin kendilerine yönelik algıları büyük ihtimal olumsuz ve özgüvenleri diğerlerine göre daha düşük olacaktır. Çünkü bu kişiler kendileriyle ilgili olarak hayatta bir şeyleri iyi yapabildiklerine dair algılarını geliştirememiş ve genel olarak yanlış, başarısız, istenmeyen davranışları üzerinden değerlendirilmişlerdir. Dr. Melanie Fennel (2018) tarafından düşük özgüvenin ortaya çıkmasına sebep olabilecek yaşam tecrübeleri maddeler halinde belirtilmiştir. Bunlar;
- Düzenli Ceza, İhmal ya da Kötüye Kullanılma: Yaşamın erken dönemlerinde anlam verilemeyen cezalara maruz kalma, ihmal edilme, şiddete maruz kalma gibi durumlar o dönemdeki bir çocuk için anlayabileceğinden fazlasıdır. Çocuklar genellikle ebeveynleri tarafından sergilenen farklı davranış örüntülerini (ödül, ceza, ima, mimik vb.), kendi davranışlarına bağlayabilir ve karşılaştıkları uygun olmayan davranış örüntülerini bir şekilde hak ettiklerini düşünebilirler. Bunun sonucunda da kendilerine bakışları olumsuz yönde etkilenir. ‘Bunlara maruz kalıyorsam hak ediyorum demektir. Hak ediyorsam kötü, değersiz biriyim.’
- Ebeveyn Beklentilerini Karşılayamama: Yaşamın erken dönemlerindeki tecrübelerin tamamen kötü olması gerekmez ancak yine de ebeveynlerin, çocuklarının yaptığı şeyleri değersiz ve yetersiz gibi görmeleri ve aslında çocukların iyi şeyler yapmalarına rağmen olumsuz özelliklerine odaklanmaları onların kendileriyle ilgili temelde ‘yanlış’ olduklarını ve yeterince iyi olmadıklarını düşünmelerine sebep olabilir.
- Akran Grubunun Beklentilerini Karşılayamama: Özellikle ergenlik döneminde bireyler akranları tarafından beğenilmeme, alay edilme, aşağılanma gibi zorlayıcı deneyimlere (akran zorbalığı) maruz kalabilir, fiziksel, ekonomik durum gibi özelliklerde kendilerini arkadaşlarıyla kıyaslama eğilimine girebilirler. Bireyler bu aşağılanma, alay edilme gibi durumlar sonrasında kendilerini eksik, yanlış hissedebilir.
- Başkalarının Stres ve Üzüntüsüne Maruz Kalma: Ebeveynler stres ve öfkeli olduğu dönemlerde (bu bir iş değişikliği, yeni bir kardeşin olması, taşınma olabilir), çocuğun normalde tolere edilebilecek ve anlayış gösterilebilecek davranışlarını anlayışla karşılayamayabilirler. Karşılaştıkları tepkilere anlam veremeyen çocuklar ‘problemin’ kendilerinde olduğu ve davranışlarının kabul edilemez olduğu düşüncelerine kapılabilir.
- Ailenin Toplumdaki Yeri: Maddi problemler, tutarsız ilişkiler ve bireylerin içinde bulunduğu ailenin toplum tarafından dışlanması, kabul edilmemesi, aile üyelerinin kendilerini şiddetle ifade etmesi, çocuğun utanç hissetmesine ve düşük özgüvene sahip olmasına sebep olabilir.
- İyi Şeylerden Mahrum Kalma: Yaşamın erken dönemlerindeki başarıların yeterince motive edilmemesi ve desteklenmemesi, sevgi ve özeni gösteren temas ve ilgiden mahrum kalma ya da ailenin ilgi göstermeyi bilmemesi bireylerin yeterli olduğuna dair açık ve net bir onay alamamasına ve kendilerini yetersiz, değersiz hissetmelerine sebep olabilir.
- Evde Dışlanan Olma: Bir çocuk, belli bir alanda (akademik, sportif vb.) başarılı kardeşler, kuzenler arasında kaldığında, farklı alanlarda başarılı olsa dahi, bu başarılar aile ya da akranlar tarafından çok önemsenmediğinde ve kardeşleriyle ya da kuzenleriyle arasındaki farklılığa fazlaca odaklanıldığında, kendini diğerlerinden farklı, başarısız ve daha aşağı hissedebilir. Bu gibi durumlar uzun vadede özgüvenin gelişmesini engelleyebilir.
- Okulda Dışlanan Olma: Okulda da farklı olmak/hissetmek bireylerin kendisini diğerlerinden aşağı ve yetersiz algılamasına sebep olabilir.
Tabi ki yaşamın erken dönemlerinde, bahsedilen bu durumları yaşayan herkesin düşük özgüven geliştireceği anlamını çıkaramayız. Bahsedilen durumlar bireylerin kendilerine yönelik düşüncelerini ve tutumlarını etkileyebilmektedir. Aynı zamanda çocukluk döneminde herhangi bir olumsuz tutuma maruz kalmayan ve sağlıklı yetişen bir çocuk da yaşamının ilerleyen dönemlerinde kendisini etkileyen bir olay ya da olay örüntüsü sonrasında hayatın belli alanlarında düşük özgüven geliştirebilir. Bu noktada her birey farklı deneyimlerden geçerek benliğine yönelik düşünceler ve inançlar oluşturur. Bu düşünce ve inançlar, bireyin kendisini ne kadar değerli gördüğünü, kendine olan inancını, öz sevgisini ve özüne olan güvenini belirler.
Düşük özgüven yaşamın erken dönemlerindeki tecrübeler sonucunda ortaya çıkabildiği gibi yetişkin hayatındaki tecrübeler sonucunda da ortaya çıkabilir. Bu noktada kendimizi öfkeli, kaygılı, suçlu, utanmış, gergin hissettiğimizde ve ortamdan uzaklaşmak istediğimizde kendimizle ilgili olumsuz düşüncelerin aktif hale geçmiş olduğunu fark edebiliriz. Bu yazıyı düşük özgüvenin kaynağını biraz daha yakından tanımak ve bu konuda kendimizle ilgili farkındalık kazanmak amacıyla hazırladım. Özgüven serisinin bir sonraki yazısında istenmemesine rağmen düşük özgüven neden sürdürülür sorusu üzerine odaklanacağız. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
Psk. Duygu ÇANKAYA ÇADIRCIOĞLU
Kaynak:
Fennell, M. (2018) Özgüveni Keşfedin. Bilişsel Davranışçı Terapiler Serisi
Comments