top of page
Yazarın fotoğrafıikipsikolog

Eş Seçiminde Geçmişin İzleri


Kayaköy, Fethiye, 2020.

Eş Seçiminde Geçmişin İzleri

Aşk, ihtiras, şefkat, sevgi, bağımlılık, mecburiyet, alışkanlık, tartışma, barışma, terk edilme, aldatılma, fedakar eş, ilgisiz eş, pişmanlık, değersizlik hissi, mutluluk, heyecan, hicran ve dahası… Tüm bu ifadeler size neyi çağrıştırıyor?

Bu yazımızda bir kez daha romantik ilişkilerde eş seçimine eğileceğiz. Daha önce romantik ilişkilerde eş seçiminin nedenlerini, nasıllarını konuşmuş, bunu yaparken özellikle sosyal psikolojinin elde ettiği bilimsel verilerden faydalanmıştık (o yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz). Günümüzde eş seçimiyle ilgili yapılan tercihlerin bilimsel olarak açıklanması, henüz tatmin edici bir seviyede diyemeyiz. Aşinalık, yakınlık, çekicilik, kişilik-karakter ve benzerlik gibi faktörlerin eş seçiminde etkili olduğunu biliyoruz. Ama tüm bu farklı niteliklerin aralarında nasıl etkileşime geçtiğini ve sonuç olarak eş seçiminde nasıl bir rol aldığını henüz çözebilmiş değiliz. Ancak bilimin bize tam olarak açıklayamadığı eş seçimi mevzusunu aydınlatmak amacıyla farklı kuramlar geliştirimiş. Bu yazımda, ünlü psikolog Jeffrey Young’un tanımlamış olduğu şemalar(karakterimizle bütünleşmiş güçlü inançlar) üzerinden, eş seçiminin ilginç ve biraz da sorunlu yönlerini ele alacağım. Ele alacağım bu kuramsal yapı, bilimsel olarak incelenmesi zor olsa da, binlerce terapi seansı sonrası birikmiş gözlemlerle geliştirilmiş, mantığa dayalı ve insan fıtratına uygun bir yaklaşım sunuyor. Yazının sonunda, bazı bireylerin nasıl da bile isteğe kendilerini mutsuz edecek eşler seçtiğini, bu bireylerin kendilerine yönelik olumsuz algılarını ilelebet yaşatmak için nasıl da uygun olmayan ilişkilere girdiğini, doğru eş seçimi için nelere dikkat edilmesi gerektiğini bu kuram sınırları içerisinde görmüş olacaksınız.

“Kızlar, babalarına benzeyen erkeklere aşık olur!”

“Erkekler, annelerine benzeyen kadınlardan hoşlanır!”


Bu cümleler, halk arasında sıkça kabul edildiğini gördüğümüz düşünceleri içeriyor aslında. Yapılan bazı çalışmalar bunun bir miktar doğru olduğunu da gösteriyor. Bazı evrimciler, dünyaya ilk gelindiğinde karşılaşılan kişinin, yetişkinlik hayatı için de bir örnek sunduğunu ve ebeveyn ile benzer özelliklere sahip bir eşin seçilmesinin anlaşılabileceğini söylüyor. Diğer yandan psikanalitik kurama göre Ödipus ve Elektra Kompleksi olarak adlandırılan, çocuğun karşı cins ebeveyne yakın hissetmesi ve bunun ilerleyen yıllarda anne ya da babaya benzeyen bir partnerle birliktelik kurmak ile sonuçlanması da bu duruma getirilen farklı bir açıklama. Şema Terapi Modeli ise, bundan farklı olarak şunu ifade ediyor; bireyler yetişkin hallerinde, çocukluk yıllarından gelen şemalarını (kendi benliklerine ve dış dünyaya yönelik derin inançlarını) sürdürebilmek ve iyi ya da kötü de olsa aşina oldukları benlik ve dünya algılarını koruyabilmek adına, çocukluktaki yaşantılarına benzer yaşantıları deneyimleyebilecekleri ilişkiler kurma eğiliminde olurlar. İnançlarımızın şekillendiği, öz algımızın oluştuğu dönemin, anne ve babamızla birlikte olduğumuz döneme denk geliyor olması, aslında bazı bireylerin neden anne ya da babasına benzer partnerler seçebileceğini biraz daha açıklıyor.

Şema nedir?

Şemalar, çocukluğumuzda şekillenen ve yaşam boyunca peşimizi bırakmayan, aile içi ya da akranlarla etkileşim sonucu oluşmuş inanç kalıplarıdır. Terk edilmek, eleştirilmek, aşırı korunmak, istismar edilmek, yok sayılmak ya da yoksun bırakılmak gibi zarar verici çocukluk yaşantılarına maruz kalındığında, istenmeyen, olumsuz şemalar ortaya çıkabilirler. Ortaya çıkan bu olumsuz şemalar, hayatı boyunca bireyin bir parçası olur ve birey, yetişkin hayatında da çocukluğunda yaşadığı o tatsız anıların benzerlerini üretmek için bilinç dışı bir çaba gösterir. Bir şekilde çocukluğunda deneyimlediklerini, yetişkin hayatında da deneyimlemek için uygun ortamı oluşturur. Örnek vermek gerekirse; çocukken ebeveynleri tarafından aşırı kontrol edilen bir kişi, yetişkin hayatında da muhtemelen çok kontrol edilen biri olacaktır ve bunun olması için kendisini kontrol etmek isteyecek kişilikteki insanlarla ilişki kuracaktır. İstismara uğramış bir çocuk (cinsel-fiziksel-duygusal) yine benzer bir şekilde istismara uğrayabileceği ilişkilerin içine girmek isteyebilir ve çocuklukta edindiği kimliği bilinçsizce korumaya çalışabilir. Anlayacağınız o ki, hayatta bizi acıtan, yıkan her ne varsa, ilginç bir şekilde bunu sürdürmek istiyoruz. Bunu değiştirmeye çabalamak yerine, pekiştirilmesi ve hayatımızdaki yerinin sağlamlaşması için çaba sarfediyoruz. Peki neden?


Şema modeli üzerinden hareket edersek şunu söylemek mümkün: Şemalar benlik anlayışımızın merkezinde yer alırlar. Şemaya olan inancımızdan vazgeçmek, onun doğru olamayabileceğini görmek, kim olduğumuzu ve dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmenin verdiği güvenden de vazgeçmek anlamına gelir. Bu yüzden canımız ne kadar yansa da, çocukluğumuzdan yetişkinliğe taşıdığımız bu şemaları bir şekilde yaşatmak isteriz. Bu bize daha konforlu, güvenli bir dünya sunar. Aslında fark etmediğimiz bir şekilde çektiğimiz en büyük acıların kaynağını yaşatıyor olsak da…


Şema Terapi Modeli’nin kurucusu Young’a göre en sık rastlanan şemalar şunlar;

  1. Terk Edilme Şeması: Sevdiğiniz insanların sizi her zaman terk edeceğine dair inancı içerir.

  2. Güvensizlik ve kötüye kullanma şeması: İnsanların sizi inciteceğini ya da size zarar vereceklerine dair beklentiler geliştirmenize neden olur.

  3. Dayanıksızlık: Dünyanın çok tehlikeli bir yer olduğu inancının ortaya çıkmasına ve dolaylı olarak bireyin kendisini güvensizlik içinde hissetmesine neden olur.

  4. Bağımlılık: Hayatınızı başkalarının yardımı olmadan sürdüremeyeceğiniz inancına sahip olmanıza neden olur.

  5. Duygusal yoksunluk: Sevilme ihtiyacının başkaları tarafından karşılanamayacağı inancıdır.

  6. Sosyal izolasyon: Kendinizi diğer tüm insanlardan farklı hissetmenizin kökeninde bu şema vardır.

  7. Kusurluluk: Kendinizi sevilmeyecek, değersiz biri olarak algılamanızın altında bu şema yatar.

  8. Başarısızlık: Yetersizlik inancını barındırır.

  9. Boyun Eğicilik: Bu şemaya sahip bireyler kendi ihtiyaçlarını görmezden gelerek başkalarını memnun etmek için çabalarlar. Başkalarının kendilerini kontrol etmelerine izin verirler.

  10. Yüksek Standartlar: Bu şemaya sahip kişiler, kendileri için aşırı yüksek standartlar belirleyip, bu standartlara ulaşmak uğruna aşırı bir şekilde yıpranabilirler.

  11. Haklılık: Bireyin her zaman haklı olduğuna dair bir inancı besleyen şemadır. Bu şemaya sahip bireyler kendilerini ayrıcalıklı hissederler ve başkaların ihtiyaçlarını anlamakta zorlanırlar.

Tüm bu şemalar, farklı hikayelerle ortaya çıkar. Ailesi tarafından terk edilen bir çocuk terk edilme şeması, aşırı konunan ve dünyanın çok güvensiz olduğu öğretilen bir çocuk dayanıksızlık şeması, çocukken akranları tarafından dışlanan bir çocuk sosyal izolasyon şeması, aile üyelerinin kendi bencil ihtiyaçları için kullandığı çocuklar boyun eğicilik şeması, her hareketine göz yumulan, aşırı şımartılan çocuklar haklılık şeması geliştirebilir.



Tüm bu şemalar, kuracağımız ilişkileri nasıl etkiliyor?

Bir insanı romantik etkileşime sürükleyen en önemli kavramlardan bir tanesi, iki kişi arasındaki “kimya”dır. Kimya; aşk’ın arkadaşlık bileşeninden daha ziyade, tutku bileşenini ifade eder. Kimya yoğun bir şekilde hissedildiğinde, partnerler birbirlerini idealize ederler ve birbirleri için yaratıldıklarını düşünme eğiliminde olurlar. Kimya yoğun olduğunda, ayrılık ya da partnerin uzakta oluşu, duyguların güçlenmesine hizmet eder. Diğer yandan duygusal ve fiziksel yakınlık, cinsel uyarılmaya yön vermektedir. Kimya belirli bir dereceye kadar sağlıklı bir ilişkinin yürütülmesi için yararlı bir kavram olarak ele alınsa da, genellikle partnerlerden en az birinin temel şemalarının tetiklenmesinden kaynaklandığı için ilişkilerde ciddi sorunlar da oluşturabilir. İnsanlar genellikle şemalarından tetiklenen kimya vasıtasıyla yoğun ve derin ilişkilere girme eğilimindedir. Bu şemalar bireye zarar verici örüntüleri sürdürecek nitelikteyse hem birey hem de ilişki için sağlıksız sonuçlar ortaya çıkacaktır.


Kimyayı neyin oluşturduğuna dair net bir bilgi olmamasına rağmen, psikologlar klinik deneyimlere dayanarak, bireylere neyin çekici geldiğine yönelik fikirler geliştirmiştir. Buna göre genellikle kişilerin geçmiş duygularını, tanıdık hissettiği deneyimleri yeniden yaşatan ilişkilerde daha fazla kimya hissedilir. Buna bağlı olarak birçok insanın alışkın ve aşina olduğu kendilik ve dünya algısını pekiştiren ilişkiler seçtiğini söyleyebiliriz. Örneğin; memnun edici bir karakteriniz varsa (boyun eğicilik şeması), sizi baskılayacak, kendi ihtiyaçlarını ön plana alarak sizi kötüye kullanacak bir partner seçme olasılığınız fazla olacaktır. Bu şemaya sahip bireylerin, memnun edici yapılarını sürdürmeye gayret ettikleri halde aslında memnun olmayan bir eş, arkadaş veya ebeveynle karşılaşma olasılıkları da oldukça yüksektir. Bu örüntünün devam etmesiyle hem kendilerini değersiz ve başarısız hissederler, hem de insanların hiçbir zaman kadirşinas olmadığı ve olmayacağı yönündeki inançları pekişir. Sonuç olarak dünya yine bildikleri gibi, acı dolu ve zalim bir dünyadır, ama bu, o kişilerin konfor alanı içerisindedir ve bu şekilde kendilerini daha güvende hissederler. Bu nedenle değişim için adım atmak hiç kolay olmaz.


İlişkilerde partnerlerin yaklaşımları birbirlerinin şemalarını tetikleyebilir. Yukarıda verdiğim örnekte, boyun eğicilik şeması olan birey, partner olarak haklılık şeması olan, ya da kusurluluk şeması olan birini seçebilir. Seçilen partner agresif, talepkar ve büyüklenmeci davranarak ve memnun edici eşten her zaman istediğini alarak altta yatan kusurluluk şemasını sağlıksız bir şekilde gizleyebilir (yine de bu durum kusurluluk hissini onarmaz). Diğer bir durumda partner haklılık şemasına sahip ise, memnun edici eşe karşı hep üstün ve haklı konumda yer alarak kendi sağlıksız şemasını pekiştirebilir.

Tüm bu karmaşık bileşenlerin, farklı formüllerle bir araya gelerek eş seçiminde oldukça etkili olduğu düşünülüyor. Yaşanan bir ilişki içerisinde her iki taraf da mutlu ve memnun ise, ilişkideki problem niteliğindeki durumlar gözden kaçabilir, ya da ele alınmak zorunda olmayabilir. Ancak bazı sorunlu ilişkilerde, sağlıksız benlik ve dünya algıları olan bireylerin birbirlerine karşı büyük zorluklar yaşattığını, her iki tarafın da memnun olmayan bir şekilde ilişkiyi sürdürdüğünü ancak yine de değişim için bir çaba sarfetmediğini gözlemleyebiliyoruz.


Sorunlu çift kombinasyonlarına birkaç örnek vereyim;

-Çocukluğunda şiddete maruz kalan bir kadın, çocukken şiddete maruz kalan bir adam. Her ikisinde de güvensizlik ve kötüye kullanma şeması gelişmiş. Ancak şemayla başa çıkma yolları farklı. Kadın teslim olurken, adam telafi davranışı sergiliyor. Sonuç olarak adamın kadına düzenli olarak şiddet uyguladığı bir ilişki söz konusu. Ancak her ikisi de şemasını besleyen bir düzene sahip olduğu için bu durumu değiştirmek için çaba sarfetmiyorlar.

-Adam çocukluğunda hep eleştirilmiş. Ailesinden sevgiyi açık ve net bir şekilde görmemiş. Güçlü yönleri takdir edilmemiş. Eksik yönlerine odaklanılmış. Diğer kardeşleri takdir edilirken, ona kardeşleri örnek gösterilmiş. Sonuç olarak kusurluluk şeması gelişmiş. Kendini kusurlu ve değersiz biri olarak algılamaya başlamış. Bunun sonucunda sahip olduğu mizacın da etkisiyle önünde birkaç seçenek var; ya şemasına boyun eğecek ve kendisini kusurlu hissettiren baskın bir kadınla birliktelik kuracak, ya da kusurluluğunu örtebileceği, kendisine boyun eğecek bir kadınla.

Örnekler aşırı gözükebilir. Ancak düşük dozda benzer şema etkileşimleriyle gelişen birçok ilişki olduğunu belirtebiliriz. İlişki içerisinde her iki tarafın sağlıklı yönleri fazlaysa, ortaya çıkan çatışmalar da sağlıklı bir şekilde çözülebilecektir.


Eş tercihininde nelere dikkat etmeliyiz?

Şema terapi modeli bu konuda belli bir noktaya kadar önerilerde bulunabiliyor. Jeffrey Young ve diğer şematerapistler, şemalarımızı tetiklemeyen, eksik yönümüzü tamamlayan, çocukluğumuzda sahip olmadığımız ebeveyn modelinin eksikliğini giderebilecek bir partner bulmamız yönünde tavsiyede bulunuyor. Çocukken istismara uğramış bir bireyin, kendisini koruyacak, şefkat gösterecek bir partner bulması; hep eleştirilen, kendini yetersiz hisseden birinin, değer veren, güçlü yönleri görebilen bir partnerle birliktelik kurması; boyun eğici bir şeması olan, memnun edici bir kişinin, kendisine eşitlikçi davranan, her iki tarafın da ihtiyaçlarını gözeten, adil ve anlayışlı bir eş edinmesi gibi örnekler, şemalarımızı da dikkate alarak nasıl ilişkilere girebileceğimiz konusunda bize yardımcı olabilir.

Okurken çok kolay ve mantıklıymış gibi gelebilir ama bunu başarmak oldukça zordur. Boyun eğici bir birey, kendisine değer verecek, şefkatli ve eşitlikçi bir partner adayının çıkma teklifini reddebilir. Terk edilme şeması olan bir birey, kendisini mutlu etmek isteyen, onunla ciddi ve güzel bir birliktelik kuracak kişiden uzak kalmaya çalışabilir. Bunun nedeni az önce bahsetmiş olduğum “kimya” kavramının, bu ilişki modellerinde başlangıçta ortaya çıkmayacak olmasıdır. Serseri mi yoksa Efendi mi? sorusuna pratikte “serseri” yanıtının verilmesinin nedeni, bireylerin aktif sağlıksız şemaları aracılığıyla “serseri” ruhlu kişilere karşı bir kimya geliştiriyor olması diyebiliriz.


Bu yazıyı okuyan bazı kişiler benim zaten bir ilişkim var, ben zaten evliyim diyebilirler. Onlara tabi ki boşanın ve yeni bir eş bulun demiyorum. Her ilişkinin sorunları vardır. Bu sorunları çözmeye çalışırken bu modelin önerdiklerinden yardım alabilirsiniz. Şemalarınızı fark edip, onları aşmak için çalışmaya başlayabilirsiniz. Bu hem kendinizi, hem de ilişkinizi geliştirebilir. Aile içi değişimler sancılı ve tartışmalı olabilir. Ancak süreç yapıcı sürdürülürse sonunda her iki tarafın da memnun kaldığı ve daha mutlu olduğu aile içi örüntülere sahip olmak çok yaygın ve beklenen bir durumdur.  Aşağıda vermiş olduğum kaynaklar, daha ayrıntılı bilgiler edinmek ve kendinizle ilgili farkındalığınızı arttırmak için size yardımcı olacaktır.


Okuduğunuz için teşekkür eder, mutlu günler dilerim.


Psk. Malik Kubilay Çadırcıoğlu


Kanyakça:

Rafaeli, E., Bernstein, D. P., & Young, J. E. (2012). Şema Terapi ayırıcı özellikler. M. Şaşıoğlu, Çev.). İstanbul: Psikonet Yayınları. Ruh sağlığı uzmanları içindir.


Young, J. E., & Klosko, J. S. (2013). Hayati yeniden kesfedin. Bilissel ve Davranisçi Terapiler Serisi-5 [Rediscovering life: Cognitive and behavioral therapies series-5](3rd ed.). Istanbul, Turkey: Psikonet Yayinlari. Kendine yardım kitabıdır.

Commentaires


Son Yazılarımız

bottom of page