Birçoğumuzun günlük hayatta üstesinden gelebildiği kaygı yüklü, zorlayıcı düşünceleri vardır. Bu zorlu düşünceleri zihnimizde gereğinden fazla kalmasına izin vermeyecek şekilde yönetebiliyor ve yoğun bir kaygı duygusu yaşamadan atlatabiliyorsak, onlarla zaten başa çıkabiliyoruz demektir. Birçoğumuz her ne kadar fişten çektiğimizden emin olsak da dönüp ütüye bakmışızdır ya da evden çıkarken suyun akıp akmadığını tekrar tekrar kontrol etmişizdir. Bunlar yaygın gözlemlenebilen ve çoğunluk için kolayca zihinden atılabilen basit kaygılardır. Bu kaygılı düşüncelerle başa çıkabilen insanlar için evden çıkıldığında, “ütüyü fişten bizzat çıkardım ve muslukların hepsini kontrol ettiğimden eminim” gibi bir iç konuşma ile kalıcı bir rahatlama sağlanması ve günlük hayata devam edilmesi oldukça olasıdır. Ancak bu düşüncelerle ve iç seslerle başa çıkabilmek herkes için bu kadar kolay değildir. Bazılarımız, zihne giren kaygılı düşüncelerle öyle yoğun bir savaşa girer ki kısa vadeli bir rahatlama hissedebilmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar ve şanslılarsa birkaç saat kadar endişelerinden uzaklaşırlar ancak sonrasında kaygılandıran düşünceler geri gelir. İşte bu tekrarlayan, gerçekçi olmayan ve bireyin günlük yaşamını oldukça zora sokan, sıklıkla takip eden bir zorlantı (takıntı nitelikli düşünceyi dizginlemek için geliştirilmiş işlevsiz davranış) ile izlenen düşüncelere takıntı diyoruz.
Bu yazıda Türkçede takıntı ve zorlantı bozukluğu olarak kullanılan ancak literatürdeki adıyla, yani obsesif kompulsif bozukluk ifadesiyle daha iyi bilinen takıntı sorunu üzerinde duruyorum. Bu sorunun altında yatan mekanizmayı ve kendi kendimize üstesinden gelebilmek için neler yapılabileceğine dair teknikleri paylaşacağım. Tabi bu, bireyin her zaman kendi başına aşabileceği, basite indirgenebilecek bir zorluk değildir. Yine de sürecin altında yatan faktörleri anlamak ve iyileşmek için nasıl ilerlemek gerektiğini bilmek oldukça yardımcı olabilir.
Neden Takıntılarımız (Obsesyon) Gelişiyor ve Devam Ediyor?
Farklı insanlar, farklı konularla ilgili takıntılar geliştirebilirler. Bu genellikle bireylerin genel hassasiyetleriyle ilişkili olur. Örneğin ahlaki değerleri önemseyen birisi, sapkın bir cinsel arzusu olup olmadığı konusunda takıntı yaşayabilir. Dindar bir insan, Allah’a karşı bir ayıp edip etmediği konusunda ya da ibadetini tam ve uygun bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda takıntılar geliştirebilir. Genel olarak sahip olunan değerlerle ilgili esnekliğin kaybedilmesi, takıntılar geliştirmekle ilişkili gözüküyor. Ancak yine de insanların tam olarak neden takıntılar geliştirdiğine dair net bir bulgu yok. Sadece bazı bireylerin buna genetik ve sosyal faktörler nedeniyle daha yatkın olduğunu biliyoruz. Diğer yandan takıntılı düşüncelerin nasıl sürdürüldüğü de biliniyor. Takıntılardan kurtulmak için en çok ihtiyaç duyduğumuz da aslında bu zihinsel olgunun varlığını nasıl koruduğunu bilmektir.
Takıntıların ve takip eden zorlantıların neden sürdürüldüğüne dair farklı görüşler mevcut. Ancak ben bu yazıda bilişsel davranışçı modelin görüşünü ele alacağım. Zira en işlevsel tedavi yollarından biri de bu modele bağlı olarak gelişmiştir.
Bilişsel davranışçı modele göre takıntılarımız, aslında hatalı ve işlevsiz düşüncelerimizden kaynaklanmaktadır. Belirli bir durumu bizim için tehlikeli ya da zararlı olarak yorumlamak veya başkaları için meydana gelecek olası olumsuz bir sonuçtan çok yüksek oranda sorumlu olacağımıza dair düşünceler, takıntılarımızın devam etmesine neden olmaktadır. Böyle bir zorlayıcı düşünce geliştirdiğimizde sakinleşmek için işlevsiz başa çıkma yolları geliştiririz. Bu başa çıkma yolları kaçınmacı ya da mücadele edici bir yol olabilir. Örneğin bir şeyle karşılaşmamak için sürekli uzak durmaya çalışmak ya da bir şeylerin yanlış gitmediğinden emin olmak için sürekli kontrol etmek gibi. Ama ne yazık ki zorlantı dediğimiz bu başa çıkma yöntemleri, uzun vadede işlevsiz ve zorlayıcı düşüncelerimizin daha da güçlenmesine neden olur ve kısır bir döngüye girilir.
Düşüncelerin önemine değindik, birkaç örnek vererek netleştirelim. Kalabalık alanlarda kendini teşhir etme düşüncesi olan bir kişinin, bununla ilgili yoğun takıntı geliştirmesinin nedeni, teşhir etme düşüncesini takiben teşhir etme davranışının geleceğine inanmasıdır. Oysaki düşüncenin sadece düşünce olduğunu ve davranışların çoğu zaman kontrollü olarak gerçekleştiğini ve ahlaki normların farkında olan biri olduğunu gerçekten fark ederek içselleştirebilse, yaşadığı kaygı ve takıntı da çok daha az olacaktır.
Bir diğer örneği ise dini takıntıları olan bir birey üzerinden verelim. Bu kişi ibadet ederken aklından yalnızca saf ve temiz düşüncelerin geçmesi gerektiğine inanıyor olsun. Böyle bir inanç garip bir şekilde birey tarafından saf ve temiz olarak nitelendirilmeyen düşüncelerin akla daha fazla gelmesine sebep olacaktır. Oysaki kişi, daha esnek bir düşünce geliştirebilse ve “bir insan olarak bazen aklıma hoş olmayan düşünceler gelebilir ama bu normaldir ve ibadetim için büyük bir sorun değildir” düşüncesini içselleştirebilse, takıntılarından da büyük oranda kurtulacaktır.
Oldukça geniş kuramlarla açıklanan takıntıları sürdürme durumunu birkaç örnek üzerinden bilişsel davranışçı modele göre açıklamaya çalıştım. Daha ayrıntılı bilgiler almak için kaynakta verdiğim kitabı okuyabilirsiniz.
Zorlantılar (Kompulsiyon) Ne İşe Yarıyor?
Sahip olduğumuz takıntılar bir noktadan sonra bizi oldukça kaygılandırmaya başlar ve bu noktada bir müdahalede bulunmamız gerektiğini hissederiz. Bu müdahaleler genellikle uzun vadede işlevsiz ve takıntıyı sürdüren ancak kısa vadede rahatlama sağlayan müdahalelerdir. Bazen sahip olduğumuz takıntıyla ilişkili, bazense tamamen ilişkisiz görülebilir.
Elleri sürekli yıkamak, bazı aktiviteleri belli sayılara kadar sayarak yapmak, bir şeyin olup olmadığını sürekli kontrol etmek gibi durumları zorlantılara örnek olarak sayabiliriz.
Dışarıdan bakınca bazı aktiviteleri belli bir sayıya kadar yapmanın ya da diğer bazı zorlantıların herhangi mantıklı bir açıklaması yoktur. Ancak kişi bu zorlantıları gerçekleştirmediği zaman, ilgili kaygısının gerçekleşeceğine inanır ve uyguladığı ritüelleri koruyucu faktörler olarak görür.
Takıntılarla Başa Çıkmak İçin Neler Yapabiliriz?
Bir şeyi düşünmemeye çalıştığımızda onu daha çok düşünürüz. Düşünmemeliyim ifadesi aslında belirli bir düşünceye karşı verdiğimiz önemi göstermektedir. Bu nedenle takıntılarla mücadele ederken atılması gereken ilk adım, altta yatan takıntılı düşüncelere verilen önemin azaltılmasıdır. Bunu yaparken izlenmesi gereken yol ise düşüncelerin yeniden değerlendirilmesi ve bunun sistematik olarak devam ettirilmesidir.
Kalabalık bir ortamda uygunsuz bir hareket yapacağına dair takıntısı olan bir bireyi ele alalım. Bu kişinin öncelikle aktif düşüncelerini objektif olarak değerlendirmesi gerekir. Bu düşünceler muhtemelen şu şekilde olacaktır: “Ben ahlaksız bir insan mıyım? Aklımdan böyle bir düşünce geçiyorsa demek ki bir parçam bunu gerçekten istiyor ve bu çok kötü bir şey. Bu tür şeyleri düşünmeye devam ettikçe bunun gerçekten olma olasılığı da artacaktır. Bunları düşündüğüm için kötü bir insanım.” Sonrasında takıntıyla birlikte ortaya çıkan düşüncelerin yeniden değerlendirilmesi gerekir. Bu vaka üzerinden şöyle bir yeniden değerlendirme örneği verilebilir: “Aslında birçok şeyi iyi yapıyorum, insanların haklarına saygı göstermeye çalışıyorum ve bugüne kadar zarar vermedim. Yapmayı düşündüğüm şeyi daha önce hiç yapmadım ve bunu düşünmek ile yapmak arasında büyük fark var. Sadece aklımdan geçiyor olması, bunu yapacağım ve ahlaksız olduğum manasına gelmiyor. Gerçekte insanlara olan yaklaşımım, ahlakımın en önemli göstergesidir.”
Sahip olunan takıntılı düşüncelerle ilgili yapılacak bu tür değerlendirmeler, gerçekçi ve sistematik olmalıdır. Tek başına alternatif bir şekilde düşünmeyi öğrenmek, takıntıları ortadan kaldırmak için her zaman yeterli değildir ama başlangıç için iyi bir adımdır.
Takıntılarla başa çıkmadaki ikinci adım ise risk almayı gerektirir. Risk almaktan kastım ise takıntıları takip eden zorlantılarımızı veya dengeleyici yöntemlerimizi yavaş yavaş devre dışı bırakmaya çalışmaktır. Bunları devre dışı bırakmazsak, takıntılarımızın aslında önemsiz ve zararsız olduğuna tam olarak inanmamız güçleşecektir.
Zorlantılarımızı ya da dengeleyici yöntemlerimizi ortadan kaldırmak için en işlevsel yollardan biri, kendimize bir risk alma merdiveni oluşturmaktır. Sürekli el yıkamayı gerektiren bir takıntısı olan bireyin örneğini birlikte inceleyelim:
Yaklaşık 30 dakika boyunca el yıkamadan durmak: stres düzeyi 30
Evdeki eşyalara dokunduktan sonra 10 dakika boyunca el yıkamadan durmak: stres düzeyi 50
Yemek yedikten sonra ellerimi hemen yıkamamak: stres düzeyi 70
Yemeğe ellerimi yıkamadan oturmak: stres düzeyi 85
Tuvaletimi yaptıktan sonra ellerimi yıkamamak: stres düzeyi 100
Böyle bir risk alma merdiveni oluşturduktan sonra, alabileceğimiz en basit riski istikrarlı bir şekilde almayı sürdürerek başlamalıyız. İlk basamakta yeteri kadar iyi olduğumuza ikna olduğumuzda, ikinci basamağa geçmenin vakti gelmiş demektir. Bu basamaklar arasındaki süre birkaç haftayı bulabilir ve basamak sayısı 10 civarında olabilir.
Sonuç
Takıntılarla baş etmek her zaman tek başımıza gerçekleştirebileceğimiz bir süreç değildir. Yine de bununla ilgili bilgi sahibi olmak, konuyla ilgili daha fazla okuma yapmayı ve profesyonel destek almayı teşvik edebilir.
Takıntıları düzenleme ve bununla ilişkili kaygıları azaltma konusunda düşünceleri yeniden değerlendirme ve sistematik risk alma olarak iki aşamalı bir terapi sürecinden bahsedebiliriz. Bunun yanı sıra yaşamsal stres de tabi ki süreç içerisinde kontrol edilmesi gereken etkenlerden bir tanesi olacaktır. Aşağıda kaynak olarak verdiğim “Takıntılarla Başa Çıkmak” kitabı, okuduğunuz taktirde terapi etkisi göstermese dahi sizi konu hakkında çok daha fazla aydınlatacak ve çeşitli takıntı türleri hakkında derinlemesine bilgilendirecektir. Bu yazımda, genel olarak takıntı kavramından bahsetmiş olsam da bunun özgül türleriyle ilgili edinilebilecek oldukça farklı bilgi mevcuttur. Bu nedenle başa çıkmakta zorlandığınız bir takıntı sorununuz olduğunu düşünüyorsanız, okuma yapmayı ve profesyonel destek almayı öneririm.
Psk. Malik Kubilay Çadırcıoğlu
Kaynak: Takıntılarla Başa Çıkmak: Obsesif Kompulsif Bozukluğunuzu Kontrol Altına Almanın Yolları / Christine Purdon - David A. Clark
コメント