Dünya değişti… Her yer acı içinde kaldı...
Bunca acının sebebi gerçekten dünyanın değişmesi mi yoksa yaş aldıkça artan farkındalık mı tam emin olamasam da verdiği derinliği hissedebiliyorum. Kulağımda kulaklıkla ‘mutlu’ bir şekilde yürürken sokak hayvanlarının çaresizliğini görmek ve suçluluk duymak; acıdan uzak kalmak için gündemi takip etmekten kaçınmak; üzülmemek için gelişmeleri duymamaya çalışmak; hepsi bu dünyanın değişmesini ya da büyümemin getirdiği acılı farkındalığı görmezden gelme amacına hizmet ediyor.
‘Yaşama nasıl baktığımız, kendimizi nasıl gördüğümüzle ilişkilidir.
Bazen var olmayı anlamsız bulur, kendimizi değersiz hissederiz. Bu tür durumlarda ben hayata mikroskoptan bakmayı tercih ederim. Bu bana varlığımın değerini, kutsallığını gösterir. Bazense dertlerimizin ölümsüz olduğunu hisseder, mutsuzluğumuza teslim oluruz. Yeni bir şeyler deneyecek isteğimiz, mecalimiz olmaz. Bu tür durumlarda ben hayata teleskopla bakmayı tercih ederim. Kocaman evrende bir toz zerresi dahi olmamak, aslında dertlerimin de gelip geçici olduğu izlenimini veriyor. Sonsuz varlık ve zaman zincirinin basit bir halkası olmak, bazı durumlarda rahatlama duygusunu hissettirebiliyor.
İnsan olarak hem çok önemliyiz hem de çok önemsiz. Bakış açımızı değiştirebiliyor olmak ise bize büyük bir özgürlük veriyor. Bugün hayata mikroskopla mı bakmak istersiniz yoksa teleskopla mı?’
Yazıma, yaşama bakış açısının önemini vurgulamak amacıyla, yaşama mikroskoptan ve teleskoptan bakmak metaforunu kullanarak daha önce yazmış olduğumuz kısa bir notu paylaşarak başlamak istedim. Bu metafor, son zamanların yoğun toplumsal gündemlerinin akabinde, benim için yeni bir anlam kazandı. Yaşama teleskoptan baktığımda gelip geçecek küçük dertlerimi değil, tüm insanlığın yaşadığı zorluğu, acıyı ve kederi görmeye başladım. Bunlarla baş edebilmek için ise değiştiremeyeceğim koskoca dünyaya odaklanmak yerine, mikroskoba geçerek kendi biricikliğime ihtiyacı olduğu ilgiyi vermeye, gördükleri karşısında onu sakinleştirmeye ve yanında olduğumu söylemeye karar verdim.
Yaşanan zorluklara karşı hepimizin baş etme yöntemi birbirinden farklı. Bu baş etme yöntemleri az da olsa mizacımızdan etkilenmekle birlikte çoğunlukla bu zamana kadar çevremizde görüp öğrendiklerimize göre çeşitleniyor. Bu noktada kimileri teleskoptan tüm insanlığın sorununu gördüğünde ya da mikroskoptan bireysel sorunlarına odaklandığında kendine zarar verme, alkol-madde kullanma, sigara içme, şiddet gösterme gibi işlevsel olmayan yolları deneyebiliyor.
Karşılaşılan zorluklara hangi pencereden bakıyor olursak olalım acı çekmenin anormal olaylara karşı gösterilen normal tepkiler olduğunu fark ettiğimizde ve görece işlevsel yolları tercih ettiğimizde biraz daha rahatlamış hissedebiliriz. Bu noktada orman yangınlarını, kadın cinayetlerini, uluslararası krizleri, pandemiyi durdurmaya bire birde gücümüz yetmese de bireysel olarak yaptığımız düzenlemeler hem kendimizi ve yaşadıklarımızı kabul ederek hazmetmemizi hem de sahip olduğumuz dingin ruh hali ile çevremizdekilere yardımcı olmamızı sağlayabilir.
Bu noktada bu kadar büyük acılara karşı küçücük bir rahatlama getirecek bireysel düzenlemeleri derledik.
Sosyal Medya Kullanımını/Bilgi Kaynaklarını Kontrol Edin. Üzücü olaylar hakkında kontrolsüz bilgiye maruz kalmak olayın gerçekliğinden, rutinlerimizden, sorumluluklarımızdan uzaklaşmamıza sebep olacak ve sağlıklı kararlar alabilmemizi engelleyecektir. Bu noktada toplumsal olarak yaşadığımız ya da şahit olduğumuz zorluklar karşısında sosyal medya, telefon kullanımını sınırlandırmak ve televizyon süresini düzenlemek kontrolsüz bilgiye maruz kalmamızı önleyecektir.
Günlük Rutininizi Koruyun. Acı veren yaşam olayları sonrasında içe çekilme, sosyal yaşamdan uzaklaşma gibi tepkiler sergilemek her ne kadar normal olsa da mümkün olan en kısa sürede rutine dönmek yaşamdaki kontrol hissini korumaya ve biraz da olsa iyi hissetmeye yardımcı olur.
Duyguları Açığa Çıkaracak Etkinlikler Yapın. Mutluluk, sevinç gibi ‘iyi hissettiren’ duygular ne kadar normal ve insan olmanın bir parçasıysa öfke, kaygı, endişe gibi rahatsızlık veren ve ‘iç sıkan’ duygular da o kadar normaldir ve evrenseldir. Bu noktada hissettiğimiz öfke, kaygı, endişe, üzüntü gibi rahatsızlık veren duygulardan kaçmak ve onları yok saymak yerine kabul etmek sağlıklı baş etmenin ilk adımını oluşturur. Bir sonraki adım ise duyguları açığa çıkarmak ve duyguyu olduğu gibi yaşamaktır. Bu noktada resim yapmak, yazı yazmak hisleri açığa çıkarma konusunda en etkili yollardandır.
Destek Alın. Her ne kadar zor olsa da içinde bulunduğumuz zorlukları kabul etmek, benzer durumda olan insanlarla acıyı, öfkeyi paylaşmak ‘anlaşılıyorum’ düşüncesiyle biraz daha iyi hissetmeye yardımcı olacak başka bir yoldur. Bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta destek alırken öfkeyi, kini, acıyı artıracak sohbetler değil anlaşıldığını hissetmek ve acıyı kabul etmek konusunda yardım almak, başkalarına da bu niyetle yardımcı olmaktır.
Yardım Edin. Yaşanan olaylara bire bir müdahale edilemese de yapılacak küçük katkılar değişimi getirir. Sokak hayvanları için barınaklara, gönüllülere destek olmak; kadın hakları konusunda destek çalışmalarına katılmak; yerlere çöp atmamak; bir kişide bile değişime yönelik farkındalık oluşturmak yaşamak zorunda kaldığımız ya da maruz bırakıldığımız acıları hafifletmeye yönelik yapabileceğimiz en etkili adımı oluşturacaktır.
Tüm canlıların güvende, mutlu ve huzurlu bir dünyada yaşaması dileğimle…
Uzm. Psk. Duygu ÇANKAYA ÇADIRCIOĞLU
Kaynaklar:
Podcast: Acil Çıkış; Öfke, İğrenme, Üzüntü Dolu Günler. (https://open.spotify.com/episode/4ZD4LoaK6dBsDxoxBScBNa?si=56f04100747e4740)
Commentaires